1999 yazı... Türkiye, Marmara Depremi’nin yaralarını sarmaya çalışırken futbol sahaları da umut ve teselli için bir adres olmuştu. Galatasaray, üst üste üç kez Süper Lig şampiyonu olmuş, ülke içinde rakipsiz hâle gelmişti. Ama gözler artık Avrupa’ya çevrilmişti.
Fatih Terim, futbolcularına sezon başında şunu söyledi: “Bu yıl sadece Türkiye’yi değil, Avrupa’yı da fethedeceğiz.” Takım, tecrübeli isimlerle genç yetenekleri bir araya getiriyordu: Hagi, Popescu, Hakan Şükür, Taffarel gibi yıldızlar; Emre Belözoğlu, Ümit Davala, Hasan Şaş gibi enerjik isimlerle harmanlanmıştı.
Takımın omurgası son yıllarda değişmemişti. Taffarel kalede güven veriyor, savunmada Bülent Korkmaz liderlik yapıyordu. Orta sahada Hagi’nin zekâsı, Okan Buruk’un çalışkanlığı ve Suat Kaya’nın dengeleyici rolü takımı ayakta tutuyordu.
Hücum hattında Hakan Şükür’ün hava toplarındaki üstünlüğü ve Arif Erdem’in fırsatçılığı en büyük silahlardı. Fatih Terim’in en önemli başarısı, her oyuncuya kendini değerli hissettirmesi oldu.
Galatasaray, Şampiyonlar Ligi D Grubu’nda Chelsea, Hertha Berlin ve Milan ile eşleşti. İlk maçlarda alınan beraberlik ve yenilgiler, basında umutların azalmasına sebep oldu. Ama 2 Kasım 1999 gecesi Ali Sami Yen’de Milan karşısında yazılan tarih, her şeyi değiştirdi.
2-1 gerideyken son dakikalarda Hakan Şükür ve Ümit Davala’nın golleriyle gelen 3-2’lik galibiyet, “Avrupa Fatihi” unvanının tekrar hatırlatıldığı andı. Galatasaray, grubu üçüncü sırada tamamlayarak UEFA Kupası’na geçmeye hak kazandı.
İtalya’daki ilk maçta Okan Buruk’un golüyle 1-1 berabere kalındı. İstanbul’daki rövanşta Hakan Şükür’ün iki golüyle 2-1 kazanıldı. İlk tur geçildi, ama yol daha yeni başlıyordu.
Almanya’da Westfalen Stadı’nda oynanan maçta Hakan Şükür ve Hagi’nin golleriyle gelen 2-0’lık zafer, Avrupa’da “Biz buradayız” mesajıydı. İstanbul’daki rövanş 0-0 bitti, Galatasaray çeyrek finaldeydi.
Ali Sami Yen’deki 4-1’lik galibiyet (Hagi 2, Ümit Davala, Hasan Şaş), taraftarların Avrupa’da finale inanmasını sağladı. İspanya’daki 2-1’lik mağlubiyet önemsizdi; aslanlar yarı finaldeydi.
İlk maç İstanbul’da 2-0 kazanıldı (goller Hagi ve Hakan Şükür). Ancak bu tur, saha dışındaki olaylarla hatırlandı. Leeds’te oynanan rövanş öncesi yaşanan üzücü olaylar, iki taraftarın hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı. Buna rağmen sahada işini yapan Galatasaray, 2-2’lik skorla finale adını yazdırdı.
Parken Stadyumu’nda oynanan finalde, Arsenal karşısında normal süre ve uzatma golsüz tamamlandı. Penaltılarda Ergün Penbe, Hakan Şükür, Ümit Davala ve Popescu golleri attı. Taffarel’in kurtarışlarıyla penaltılar 4-1 bitti ve Galatasaray, UEFA Kupası’nı kazanan ilk Türk takımı oldu.
Bu kupa, Türkiye’nin ilk ve tek Avrupa kupası olarak tarihe geçti. Galatasaray, aynı sezonda Süper Lig ve Türkiye Kupası’nı da kazanarak “Üçleme” yaptı. Birkaç ay sonra Real Madrid’i yenerek UEFA Süper Kupası’nı da müzeye götürdü.
O sezon, sadece futbol tarihi değil; bir milletin hafızasında gurur ve mutlulukla yer aldı. Kupa, statlardan evlere, sokaklardan kalplere kadar ulaştı.
1999–2000 sezonu, Türk futbolunun altın harflerle yazılmış destanı olarak kaldı. O gün sahada oynayan 11 futbolcu kadar, tribünde, evinde, sokakta bu hikâyeye inanan milyonlar da o kupanın bir parçasıydı.